Samsun Avukat
Bize Ulaşın
05534084721
Hukuka aykırı delil nedir?
Günümüzde Ceza Muhakemesinin temel amacı maddi gerçeğe ulaşmak olmakla birlikte, klasikleşen bir retorik ile söylersek ne pahasına olursa olsun mutlak gerçeğe ulaşmak yerine, dürüst, temiz, adil bir yargılama ile önceden belirlenen usul hükümlerine uyularak maddi gerçeğe ulaşmak asıl hedef olmalıdır. Ceza Muhakemesinde her şey delil olma özelliği taşır. Bu delillerin hükme esas alınıp alınamayacağını, doğruluğunu yargıç serbestçe takdir ederek karar verir. Öğreti de buna "vicdani delil" veya "serbest ispat" sistemi denir. 5271 sayılı Kanun'un 217 nci maddesi ile açık bir şekilde "serbest ispat" sistemini benimsemiştir. Ancak bu sistemin de bazı sınırlamaları vardır. Hukuka aykırı delil kullanılmaması ve delil değerlendirme yasağı, bunun önemli bir istisnasıdır. Hukuka aykırılık ise 5271 sayılı Kanun'un 288 inci maddesinde tanımlanmıştır. "Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.'' Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi delilin elde edilmesi aşamasında bir hukuk kuralı ihlal edilmiş ise artık bu delil hukuka aykırıdır ve 5271 sayılı Kanun'un 217/2 nci maddesi uyarınca dışlanması gerekir. Hukuka aykırılığı sadece delilin elde edilmesi aşamasında yasak sorgu yöntemlerinin kullanılmasına indirgememek gerekir. Hukuk kuralına aykırı davranılarak elde edilen her delil değerlendirme yasağı kapsamına girmelidir. Bir delilin kullanılması, hükme esas alınması hukuk kuralı ile çatışıyor ise artık bu delil dışlanmalıdır. Kullanılmama ve hükme esas alınmamayı kapsayacak şekilde bunu "hukuka aykırı delilin değerlendirme yasağı" olarak ifade edebiliriz.
Somut bir örnek ile açıklarsak Cumhuriyet Savcısı huzurunda ifade veren sanığın eşi, 5271 sayılı Kanun'un 45 inci maddesindeki çekinme hakkını kullanmayarak eşi aleyhine delil olabilecek nitelikte ifade verdikten sonra yargılama aşamasında tanıklıktan çekindiğini bildirdiğinde artık Cumhuriyet Savcısı huzurunda verdiği ifade delil değerlendirme yasağı kapsamında kalacaktır. Aslında soruşturma aşamasında yasak bir yöntem kullanılmamıştır. Kendi isteği ile tanıklık yapmıştır. Ancak kovuşturma aşamasında çekinmekle ilk verdiği ifade hukuka aykırı hale gelmiş bu delil değerlendirme kapsamına girmiştir. Nedeni 5271 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi ile çelişir hale gelmiştir. Yargıtayımızın tanıklık konusunda yerleşik ve doğru uygulaması bu durumda delil değerlendirme yasağı yönündedir. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi delilin hukuka aykırılığı kavramını delilin elde edilmesi sırasında yasak yönteme başvurulması ile sınırlamamalı bunun yerine 5271 sayılı Kanun'un 217/2 nci madde ile benimsenen daha geniş olan "Hukuka aykırı delil" kavramını benimsemek gerekir. 5271 sayılı Kanun'un 217/2 ve 206/2-a bendi hukuka uygun olmayan delillerin ispat süresinde dışlanmasını hükme bağlamıştır. 5271 sayılı Kanun'un 217/2 nci maddesi açık bir şekilde delilin dışlanması için hukuka aykırı elde edilmesini aramamış, sınırlamayı genişleterek delilin hukuka uygun elde edilmiş olmasını aramıştır. Delilin hukuka uygun olmadığının tesbiti halinde artık yargıç bu delinin hükme esas alınıp alınmayacağı konusunda bir takdir hakkına sahip değildir. 5271 sayılı Kanun'un 217/2 ve 206/2-a da açık bir şekilde mutlak değerlendirme yasağını benimsediğinden hükme esas alınamaz. Ceza Muhakemesi Kanunu nispi değerlendirme yasağını benimsememiştir. Bu sistemi benimseyen ülkelerde hukuka aykırılığın ağırlığının değerlendirilmesi benimsenmiştir. Alman hukukunda etkili olan bu sistemde "değerlerin tartılması" suretiyle yargıç delilin dışlanması gerekip gerekmediğine karar verir. Ancak bizim Ceza Muhakemeleri Kanunu tarafından bu sistem benimsenmemiş hukuka uygun olmayan delilin dışlanması gerektiği açık bir şekilde düzenlenmiştir. Hukuka aykırı şekilde bulunan mağdur ve tanığın beyanlarının hükme esas alınıp alınmayacağı konusu hukuka aykırı delillerin uzak etkisi (zehirli ağacın meyvesi) konusunu değerlendirmek gerekir. Kıta Avrupası ve Anglo Sakson hukuk isteminde konu farklı yönleriyle tartışılmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu 217/2 deki herhangi bir ayrım yapmaksızın her türlü hukuka aykırı delilin muhakemede kullanılmasını yasakladığından delilin doğrudan veya dolaylı hukuka aykırılığının bir önemi olmaz. Önemli olan delilin hukuka aykırı elde edilmiş olmasıdır. Hukukumuzda benimsenen mutlak delil yasağı nedeniyle hukuka aykırı delilin uzak etkisinin hukuka uygun kabul edilmesi mümkün değildir. ''Zehirli ağacın meyvesi zehirlidir'' ilkesi gereği somut olayda hukuka aykırı bir şekilde elde edilen delil niteliğindeki tanık ve mağdurların beyanları hükme esas alınamaz bunların dışlanması gerekir. Bu beyanlar dışlandığında sanığın atılı suçu işlediği konusunda mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığı görülecektir.
Hukuka aykırı deliller nelerdir?
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
Delilde sıra nedir?
Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir. Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir. Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez.
Delilleri takdir yetkisi nedir?
Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir. (2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.
Hukuka aykırı delil elde etme yasağı nedir?
Hukuka aykırı delil elde etme yasağı, hukukun temel ilkelerinden biri olup, hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin yargılama sürecinde kullanılmasını yasaklayan bir ilkedir. Bu ilke, özellikle ceza muhakemesi hukukunda büyük önem taşır ve Anayasa'nın 38. maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 206. maddesi gibi yasal düzenlemelerle güvence altına alınmıştır. Hukuka aykırı delil, kişisel hak ve özgürlükleri ihlal eden yöntemlerle elde edilen, örneğin işkence, tehdit, hukuksuz arama veya dinleme gibi yöntemlerle toplanan delillerdir. Bu tür delillerin, yargılama sürecinde delil olarak kullanılması yasaktır, çünkü bunlar adil yargılanma hakkını ihlal edebilir ve hukukun üstünlüğüne aykırıdır. Bu ilke, adaletin sağlanması ve bireylerin temel haklarının korunması adına son derece önemlidir.
Hukuka aykırı delilleri değerlendirme yasağı nedir?
Hukuka aykırı delilleri değerlendirme yasağı, mahkemelerin hukuka aykırı şekilde elde edilen delilleri dikkate almasını engelleyen bir ilkedir. Bu ilkeye göre, gerek ceza muhakemesinde gerekse diğer yargılamalarda, hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller hükme esas alınamaz ve yargılama sürecinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Bu yasak, Anayasa’nın 38. maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206 ve 217. maddeleri ile güvence altına alınmıştır. Özellikle “zehirli ağacın meyvesi” teorisi gereğince, hukuka aykırı şekilde elde edilen bir delilden türetilen diğer deliller de mahkeme tarafından dikkate alınamaz. Ancak, istisnai durumlarda, üstün kamu yararı veya sanığın lehine olan delillerin kullanılıp kullanılamayacağı tartışmalı bir konudur. Bu ilke, birey hak ve özgürlüklerinin korunmasını sağlarken, yargılamada hukukun üstünlüğünü ve adil yargılanma hakkını güvence altına alır.
Hukuka aykırı delillerin uzak etkisi nedir?
Hukuka aykırı delillerin uzak etkisi, ya da "zehirli ağacın meyvesi" doktrini, hukuka aykırı yollarla elde edilen bir delilden türetilen diğer delillerin de geçersiz olacağını belirten bir ilkedir. Bu ilkeye göre, hukuka aykırı bir şekilde elde edilen ilk delil, bu delile dayanarak elde edilen diğer tüm delillerin de geçersiz sayılmasına yol açar. Yani, bir suçun delilleri hukuka aykırı bir şekilde toplanmışsa, bu delilin dayanak oluşturduğu ve yine hukuka aykırı yollarla elde edilen tüm diğer deliller de yargılamada dikkate alınamaz. Bu ilke, adil yargılanma hakkını ve birey haklarının korunmasını amaçlar, aynı zamanda hukukun üstünlüğü ilkesine de hizmet eder. Özetle, bir delil hukuka aykırı şekilde elde edildiyse, onunla bağlantılı olan diğer deliller de "zehirli" kabul edilerek yargılamada kullanılamaz.
Hukuka aykırı delil Yargıtay kararları
Arama kararı olmaması sonucu elde edilen deliller hukuka aykırıdır
“…CMK'nın 134. maddesine göre verilmiş bir arama kararı bulunmadığı anlaşılmakla, işyerinde bulunan bilgisayarlar üzerinde yapılan arama sonucunda elkonulan ve içerisinde müşteki firmaya ait lisanssız yazılımların olduğu belirtilen harddiskler ve CD'ler hukuka aykırı delil niteliğinde olup hükme esas alınamayacağından, sanık hakkında verilen beraat kararı usul ve yasaya uygun görülmekle…”( 19. Ceza Dairesi 2015/2092 E. , 2015/1175 K.)
Hukuka aykırı elde edilen görüntü kayıtlarının delil olmaması
“…Mahkemece davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya delil olarak sunulan CD hükme esas alınarak davalı-karşı davacı erkeğe sadakatsiz davrandığı vakıası kusur olarak yüklenilmişse de, CD'nin erkeğin "Özel hayatının gizliliği" ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı delil hükme esas alınamaz. CD'nin hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle davalı-karşı davacı erkeğe sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış vakıasının kusur olarak belirlenmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…”( 2. Hukuk Dairesi 2020/2359 E. , 2020/3302 K.)
